15 Eylül 2016 Perşembe

Yediden Yetmişe (kitap)

Cumhuriyet döneminde ağır hareketlenen İstanbul imarı, 1950-60 döneminde başka bir tempoya girdi. Değişiklik Başbakan Menderes'in, devlet yardımlarını şehire akıtmasıyla mümkün olabiliyordu. Bu yıllar İstanbul'da, Cumhuriyet döneminde devam etmiş olan, Kuruçeşme kömür tesisleri, tersaneler gibi yanlış yerleşmeler, sürüp gitmiştir.
Salıpazarı limanının, deniz üzerinde kazık çakılarak inşası saçmalığı, örneklerden bir tanesidir. Tarihi İstanbul'da yeni çarşılar ve turizm yatırımları özendirilmiştir. Çok katlı bina inşası teşvik edilmiştir. Üniversiteler bile eski İstanbul'u parça parça yok eden gelişmeleri ile, şehri hırpalamaktan geri kalmamışlardır. 1.6 irili-ufaklı, hatta sağlığa zararlı her çeşit endüstrinin, İstanbul'u yer altından - yer üstünden işgaline göz yumulmuştur. Nüfus yoğunluğu, nüfus boğuntusuna dönüştürülmüştür. Ölçüsüz bir yoğunluk, İstanbulluların sırtına yüklenmiştir.
Tarihi İstanbul'un cibilliyetine saldırılmıştır. Tarih, yoğunluk ve trafik çamuruna bulanmıştır. Aksaray ve Beyazıt'ın kalabalıktan mahşere dönmesi, caddelerde insan sellerinin akması, o günlerin politikasından kaynaklanır.
Bahane: imardır... sebep: bilgisizliktir...
Sonuç: Kent tarihine ihanettir. Bir şehrin ölçüsünün bozulması da imar suçudur. Bir mahallede, tek bir yaprağa, tek bir taşa dokunmadan, her şey korunsa da, 2 katlı yapılar yerine 12 katlı yapılara izin verilse, orada yaşayan insanlara ihanet edilmiş olur. Kadıköy'de 1,8 inşaat emsali verilmesi, böyle bir marifettir. Yığılmanın dışında, İstanbul'un mimari çehresi de seyredilir halde değildir. Ezberlenmiş betonarme inşaatın papağan uygulayıcıları, yönetmelik tariflerine uyan kutu-ku-tu oyunlarıyla, İstanbul'un her yanındaki sokakları ve caddeleri, ruhsuz sur duvarlarıyla doldurmuşlardır. Bu yapılar, tüm İstanbul'un üstüne, kara bulut gibi çökmüştür. İstanbul'un bu çehresiz mimarisini yakın gelecekte düzeltebilmek için, bir umut ışığı yanmamaktadır.

İstanbul Esintileri kitabından alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder