4 Ekim 2016 Salı

CEZAEVİ YIKILMIŞ OLMASINA RAĞMEN KARAR İKİ YIL SONRA ÇIKAR

Artık ortada Nâzım’ın kesintisiz on yıl hapis yattığı ve onlarca öğrenci yetiştirdiği Bursa Cezaevi binası yoktur... Sesleri kalmıştır sadece gökyüzünde tutsakların... Sesler kanıtıdır yaşananların... Bir de Uludağ tanıktır, orda ta uzaklardan izlemektedir, yerinden kımıldamadan...

1 Aralık 1992 tarih ve 699 sayılı kararla ve cezaevi yıkıldıktan iki yıl sonra Bursa Birinci İdare Mahkemesi kararını verir:

“Cezaevi yıkılacak!”

Şairin göz göze bakıştığı o dağ, tanığıydı yaşananların... Artık hiçbir göz, şairin baktığı yerden bakamayacaktır bulutlara...

“...

Hapisane hâlâ düşlerine girer, uyanırsın sıçrayarak.

Yakanı bırakmaz alışkanlıklarıyla yasakları hapisane yıllarının.

Kapatamazsın mektuplarının zarflarını, karavana vakitlerini, beklersin ve akşamlar kararınca kapının dışardan kilitlenmesini, yanmasını ampullerin kendiliğinden.

(Nâzım Hikmet, Son Şiirleri ”Tanganika Röportajı, On Mektupta” -Dokuzuncu Mektup-, s. 170)

Bursa Cezaevini, Nâzım ve dostlarının izini taşıyan birkaç satır yazı, bir resim, bir işaret görmek umuduyla yıkılmadan önce gezen gazetecilerden Arzu Yılmaz, duygularını şu cümlelerle anlatır:

“Garip bir ürpertiyle merdivenleri tırmanıyorum, karşımda kocaman bir levha:

‘Ocağın ve ulusun seni bekliyor, buradan onlara yararlı olarak dön...’

İçi, bin çeşit hurdayla dolmuş ve terk edilmişliğin rahatlığıyla alabildiğine yosun tutmuş ve o havuzun önüne biri kırık iki levha dayamışlar: ’16. Koğuş’ ve 72. Koğuş’, Nâzım’dan Balaban’a, Orhan Kemal’den Deniz’e uzanan konuklar ağırlamış Bursa Cezaevi...

İşte o avluda bir şeyi daha fark ettim. Nâzım’ın nice şiirlerine konu olmuş tepeleri karlı Uludağ manzaraları...”

Kaynak: Yüzümde Nazım İzi Var - Güney Özkılıç'ın kitabından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder