Türkiye Avrupa Topluluğu veya bugünkü adı ile Avrupa Birliği ile ilk bağlantısını, Topluluğun kuruluşundan 6 yıl sonra 12 Eylül 1963 de imzaladığı Ankara Anlaşması ile kurmuştur. Bundan sonra da Türkiye Topluluk ile bağlarını devamlı olarak geliştirmeye çalıştırmıştır. Topluluk da bu çabaları müsait karşılamıştır. Çünkü, 1960'larda ve 1970'lerde hızlı bir kalkınma içinde olan Topluluk ekonomileri için, "düşük ücretli" Türk işçileri, avantajlı bir maliyet unsuru teşkil ediyordu.
12 Eylül 1980 askeri yönetimi ile beraber Türkiye'nin Topluluk ile münasebetleri bozulmaya başladı. Avrupa Parlamentosu, 1982 Ocak ayında aldığı bir kararla, Türkiye'de demokrasi ve insan hakları sağlanıncaya kadar, daha önce kararlaştırılmış olan 600 milyon ECU'lük (700 milyon dolardan fazla) mali yardımı dondurduğu gibi, Toplulukla münasebetlerimizin önemli bir organı olan, Karma Parlamento Komisyonu'ndan da çekilerek, bu organı adeta yürürlükten kaldırdı. Keza, münasebetlerimizin en önemli organı olan Ortaklık Konsey faliyeti de durdu.
Avrupa Topluluğu ile münasebetlerimiz, Ortaklık Konseyinin ilk defa Brüksel'de 1986 Eylülünde yaptığı toplantı ile tekrar işlemeye başlamışsa da, bu sefer ve bu güne kadar, Yunanistan'ın devamlı olarak aleyhimize harcadığı çabalar ve kösteklemelerle bir türlü ileriye gidememiştir. Mesela 600 milyon ECU'lük mali yardım, Yunanistan'ın vetosu dolayısiyle, bir türlü gerçekleşememiştir.
Buna rağmen Türkiye, daha önce de belirttiğimiz gibi, 14 Nisan 1987 de Avrupa Topluluğu'na "tam üyelik" için resmen başvurdu. Türkiye'nin bu başvurusu, bugüne kadar Topluluk gündemine girmemiştir. Avrupa Topluluğu Komisyonu Türkiye Masası Şefi Eberhart Rhein tarafından hazırlanan ve Ekim 1989 da açıklanan 4 sayfalık bir rapor, Türkiye'nin tam üyelik başvurusunun ancak 1993 yılından sonra ele alınabileceğini belirtmekle beraber rapordaki şu ifadeler çok ilginç görünüyordu: "Türkiye'nin ekonomik çıkarları, politik, kültürel ve idari gelenekleri Avrupa Topluluğuna ters düşmektedir... Türkiye üye olursa Topluluğun her 5 üyesinden biri Türk olacaktır... Türkiye, bütün Avrupa ülkeleri içinde en milliyetçi olanıdır. Türkiye'nin İslam ülkeleri ile yakın ilişkileri vardır... Topluluk üyelerinin halklarının çoğunluğu Türkiye'yi üye olarak benimsememektedir... Türkiye Avrupa kültür ve politik mirasının bir parçası değildir... Topluluk buna rağmen, Türkiye'nin yüzüne kapıları kapamamalıdır."
Bununla beraber, Türkiye-AT Ortaklık Konseyinin 6 Mart 1995 tarihinde Brüksel'de, Türkiye ile Avrupa birliği arasında bir "Gümrük Birliği" kurulmasını öngören bir anlaşma imzalanması ve bu anlaşmanın 13 Aralık 1995 günü Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanması ve bu suretle Türkiye'nin 1 Ocak 1996'dan itibaren Gümrük Birliği'ne dahil olması, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği doğrultusunda attığı çok önemli bir adım olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder